Bir akşamüstüydü. Güneş yavaşça batıyor, caminin minaresinden yükselen ezan sesi sokaklara huzur gibi yayılıyordu. O anda herkesin içinde farklı bir sükûnet vardı.
Ben de o an, “Sünni kime inanır?” sorusunun cevabını sadece kitaplarda değil, insanların kalplerinde aramaya karar verdim. Çünkü inanç, sadece bir tanım değil; yaşanmış bir hikâyedir.
—
Bir Kasabada Başlayan Yolculuk
Küçük bir Anadolu kasabasında, yaşlı bir hoca olan Hasan Efendi yaşardı. Onun yanında büyüyen genç bir kadın vardı: Zeynep. Zeynep, hayatı boyunca inancı kalbiyle hissetmeye çalışan biriydi.
Bir de Mehmet vardı; Zeynep’in ağabeyi. Mehmet daha farklıydı. O, her şeyin düzenli, mantıklı ve sistematik olmasını isterdi.
Bir gün Zeynep sordu:
“Abi, Sünnilik tam olarak neye inanıyor?”
Mehmet biraz düşündü, sonra yanıtladı:
“Biz, Allah’a, O’nun peygamberine, Kur’an’a ve Peygamber’in sünnetine inanırız. Yani Hz. Muhammed’in (s.a.v) yolundan gitmeye çalışırız.”
Zeynep başını salladı. “Yani kalbimizle O’nun izini sürmek gibi, öyle mi?”
Mehmet gülümsedi. “Evet. Ama sadece kalp değil, akıl da gerek. İnanç, hem duyguyla hem düşünceyle dengede kalır.”
—
Sünni Kime İnanır? Bir İnançtan Fazlası
Sünnilik, İslam’ın dört ana mezhebinin çoğunu kapsayan geniş bir anlayıştır.
Sünniler, Allah’ın birliğine, Hz. Muhammed’in son peygamber olduğuna, Kur’an-ı Kerim’in Allah kelamı olduğuna ve Peygamber’in sünnetine inanırlar.
Yani “Sünni kime inanır?” sorusunun cevabı kısadır ama anlamı derindir: Sünni, Allah’a inanır; Peygamber’in izinden gider.
Ama Zeynep’in hikâyesinde bu cümle, duygularla yoğrulmuş bir yaşam biçimine dönüşüyordu.
Bir akşam hoca Hasan Efendi, caminin avlusunda gençleri topladı:
“Evlatlarım,” dedi, “Sünni olmak sadece bir inanç kimliği değil, bir sorumluluktur. Allah’a iman etmek, Peygamber’in sözlerine kulak vermek, ahlâkla yaşamaktır.”
—
Erkeklerin Stratejik, Kadınların Empatik İnancı
Mehmet için Sünnilik, kuralların rehberliğiydi. O, ibadetini saat gibi düzenli yapar, her ayeti anlamak için satır satır okurdu.
Zeynep içinse Sünnilik, bir hissedişti.
Bir gün yağmur altında yaşlı bir kadına şemsiye tutarken “İşte bu da bir ibadet,” demişti.
Mehmet ona gülümseyip şöyle dedi:
“Sen duygularla inanıyorsun, ben düşünceyle. Ama galiba ikisi de aynı kapıya çıkıyor.”
Zeynep’in cevabı sade ama dokunaklıydı:
“İman zaten kalple başlar, akılla tamamlanır.”
—
Hasan Efendi’nin Vasiyeti
Yıllar sonra Hasan Efendi hastalandı. Zeynep ve Mehmet başucundaydı. Hoca son nefesine yaklaşırken fısıldadı:
“Evlatlarım, Sünni olmak Allah’a inanmakla başlar ama insanı sevmekle anlam kazanır. Hz. Peygamber’i sadece sözlerle değil, davranışlarla yaşatın.”
O sözler, iki kardeşin de hayatına yön verdi.
Mehmet inancını öğretmeye, Zeynep ise yaşamaya devam etti.
Biri stratejiyle, biri sevgiyle… Ama ikisi de aynı inancı taşıdı.
—
İnancın Günümüzdeki Yansıması
Bugünün dünyasında da aynı denge sürüyor.
Bazı insanlar inancı mantıkla anlar, bazıları kalple hisseder.
Ama öz aynıdır:
Sünnilik, Allah’ın birliğine, Peygamber’in rehberliğine, Kur’an’ın doğruluğuna ve ahlâkın yaşanmasına inanır.
Bir Sünni, dua ederken sadece ellerini değil, kalbini de açar.
Çünkü o bilir ki, iman sadece kelimelerde değil, davranışlardadır.
Kendini üstün görmek değil, tevazu göstermektir.
—
Birlikte İnanan Bir Toplumun Umudu
Zeynep artık öğretmendi. Öğrencilerine şöyle derdi:
“İnanç, insanı ayırmaz; birleştirir. Sünni olmak, farklı düşüneni reddetmek değil, onu anlamaya çalışmaktır.”
Mehmet ise cami derneğinde hizmet ederken, “Her sabah kalktığımda aklıma şu geliyor,” dedi, “Sünnilik bana bir yol haritası verdi ama o yolu yürütmek kalbime kaldı.”
İkisi de hocasının vasiyetini hatırlardı:
“İman, dilden kalbe, kalpten hayata geçmeli.”
—
Son Söz: İnanç Bir Yolculuktur
Sünni olmak, sadece “kime inanılır” sorusunun yanıtı değildir.
O, Allah’a yönelen, Peygamber’in izinden yürüyen, ahlâkı yaşam biçimi haline getiren bir yolculuktur.
Zeynep bir gün pencereden gökyüzüne bakarken içinden şöyle geçirdi:
“Allah’a inanmak, aslında kendini bulmaktır.”
Ve işte o anda anladı:
Sünni olmak, bir isim değil; bir yaşam biçimi, bir kalp haliydi.
—
Peki sen, inancı nasıl yaşıyorsun sevgili okur?
Kalbinle mi, aklınla mı, yoksa ikisiyle birlikte mi?
Yorumlarda buluşalım; çünkü bu hikâye, hepimizin içinde bir yerlerde devam ediyor.